Mihail Svetlov
Rusya, 1903-1964


Granada

Tırısla gidiyorduk.
Savaşta doludizgin
“Elma” türküsünü hiç
Dilden düşürmeksizin.
Ah o türkünün
Sürer anısı hâlâ
Otlarında bozkırın-
Ve bakır taşlarında.

Fakat savaş yoldaşım
Yanımda at koşturan
Bambaşka bir türküyü
Söylüyordu durmadan.
Ve uzak bir diyardı
Konusu bu ezginin:
“Granada, Granada,
Granada’m benim!”

Dalarak ülkesinin
Sınırsız kırlarına
Ezbere söylediği
Bu hüzünlü türküyü
Nereden öğrenmişti
Bu Ukraynalı köylü?
De bana Aleksandrovsk,
Harkov kenti yanıt ver:
Çoktan mı dilinizde
İspanya’dan türküler?

Söyle bana Ukrayna
Ozanınız Taras’ın
Papağı düşmedi mi
Bir zaman bu tarlaya?
Öyleyse bu türküyü
Nerden duydun kardeşim:
“Granada, Granada
Granada’m benim!”

Bir süre, düşlerinde
Kalıyor Ukraynalı:
“Kardeşçik, bir kitapta
Gördümdü ben bu adı.
Güzel çınıltısı var
Yüce bir ünü hem de-
Granada bir ildir
İspanyol ülkesinde!

Bıraktım kulübemi
Savaşçı oldum ben de,
Granada’da toprak
Köylünün olsun diye.
Elveda çoluk çocuk!
Elveda sevdiklerim!
“Granada, Granada,
Granada’m benim!”

Dörtnala gidiyorduk
Hepimizin düşünde
Savaş dilbilgisini
Ve topların dilini
Öğrenmek bir an önce.
Doğuyordu güneş ve
Batıyordu yeniden,
Bitkin düşmüştü atlar
Doludizgin gitmekten.

Ve bölük çalmadaydı
Acıların yayıyla
“Elma” türküsünü hep
Zamanın kemanında...
Fakat ya senin türkün
Niye sustu kardeşim:
“Granada, Granada,
Granada’m benim”

Delik deşik vücudu
Eyerden kayıyordu,
Savaş yoldaşım ilk kez
Atından iniyordu.
Ve gördüm: cesedine
Eğildi ay usulca,
Solgun dudaklar son kez
Fısıldadı: “Grana...”

Evet. O uzak ile
Bulutlar ötesine
Gitmişti arkadaşım
Alıp türküsünü de.
Ve duymadı bir daha
Kırları bu ülkenin:
“Granada, Granada,
Granada’m benim!”

Bölük ayrımsamadı
Askerin yittiğini
Ve “Elma” türküsünü
Sonuna dek söyledi.
Sadece batan günün
Kadife atlasından
Gözyaşımsı bir yağmur
Süzülüp düştü bir an...

Fakat gebeydi yaşam
Yepyeni türkülere...
Gerekmez be çocuklar
Üzülmek bir türküye.
Yapmayın, yapmayın.
Gerek yok kardeşlerim...
Granada, Granada.
Granada’m benim!