GÜNÜMÜZDE SOLCU OLMAK

Günümüz Türkiye’sindeki modalardan biri de kendini “solcu “sayıp ulusal değerleri, aydınlanma düşüncesini, laikliği savunanları “milliyetçi”likle suçlamak.
Solculuk en genel ve evrensel anlamıyla emekten yana olmaksa, bu gibi kişilerde ve çevrelerde bu konuda bir düşünce kırıntısına rastlayamazsınız.
Üzerinde ısrarla ve inatla durdukları ve “solcu”luk patentiyle özdeş saydıkları başlıca konu, ülkemizde etnik alandaki çatışmaya ilişkin olandır.
Bu “solcu”larımızın, bunun dışında başkaca bir sorunları yok gibidir.
AKP’nin laiklik karşıtı girişimlerinden tedirginlik duymazlar.
Ülke topraklarının yağmalanması umurlarında değildir
Küçük yerli yatırımcının birikimlerinin borsa yoluyla yabancı ülkelere hortumlanıyor olması onları rahatsız etmez.
Yabancı sermaye konusunda bir sorunları yoktur.
Bulgaristan’daki Türkiye düşmanlığı, Yunanistan’ın kışkırtıcı şoven tutumu; Kıbrıs’ta, Kuzey Irak’ta Türkiye karşıtı oluşumlar; Almanya’da, Fransa’da ülkemizi Avrupa Birliğinden dışlayıcı siyasetlerin iktidara gelmiş olması da onlar için sorun değildir.
Kendi ülkelerinin yeminli düşmanı gibidirler.
Türk ve Türkiye sözcükleri, bu gibi kimseleri belki de en fazla rahatsız eden sözler ve sözcüklerdir.
Kendi ülkelerinin gerçeklerinden habersiz, soyut bir solculuk söylemi tutturmuş olarak, ABD ve AB emperyalizminin ve ülke içinde de AKP iktidarının değirmenine su taşımaktadırlar.

*** *** ***

Günümüz Türkiye’sinde solculuk, öncelikle, aydınlanma değerlerini savunmayı gerektirir.
Bunun başlıca koşulu da, AKP yöneticilerinin ağzında gevelenerek anlamından boşatılmak, değersizleştirilmek istenen laikliğin savunulmasıdır.
Bilim dışı, bilim karşıtı “eğitim”in her çeşidine kararlılıkla karşı çıkmaktır.
Günümüz Türkiye’sinde solculuk, Irak faciası, Yugoslavya örneği gözler önündeyken, emperyalizmin oyunlarına karşı, ulusal birliğin ve bütünlüğün savunulmasıdır.
Günümüz Türkiye’sinde solculuk, ülke zenginliklerinin ülke dışına akıtılmasını engellemek, “evrenselci” olmakla “sömürge” olmanın aynı şey olmadığını kavramaktır.
Etnik alandaki çatışmanın, ekonomiyle, toplumsal psikolojiyle, dışarıdan destek ve kışkırtmalarla, ülkenin tarihiyle ve bugünüyle ilgili yönlerini iyi görüp irdelemek, doğru çözüme şablonlarla değil ülke gerçekliğinin doğru bilgisine sahip olarak ulaşmaya çalışmaktır.
Büyük kentlerimizin alanlarını dolduran milyonlarca uygar, aydınlık insanımızın kaygılarını, beklentilerini doğru okumak; Türkiye’yi(AKP gözlüklerini çıkarıp) farklı bir açıdan görmeye başlamanın sinyallerini veren ABD ve Batı medyasının bile gerisinde kalarak bu büyük halk oluşumları konusunda AKP ağzıyla konuşmamaktır.
Günümüzde solcu olmak, ülkesini tanımak, anlamak, sevmek, savunmaktır.
Bu günün koşullarında, kapkara bir siyasetin egemenliğine karşı, sadece soldaki örgüt ve kuruluşların değil, bütün yurtseverlerin birlikte hareketi için çaba harcamak, bu alandaki olumlu girişimleri küçümsemeye yeltenmek yerine bundan heyecan duymaktır.
Günümüz Türkiye’sinde solculuk, “solcu” yaftası ardında gizlenerek AKP yağcılığı, ABD ve AB amigoluğu yapmak değil, her şeyden önce, onurlu, kimlikli, bilinçli bir yurtsever duruşuna sahip olmaktır.
Çünkü ülke elden gittiğinde, gerçek anlamıyla sol adına yapılacak bir şey de kalmamış demektir.

Not: Yazımı CHP-DSP güç birliği haberinden önce yazıp göndermiştim. Sabırsızlıkla beklemekte olduğumuz bu haber, aklı başında her yurtsever, her gerçek aydın, lafta ve gösterişte değil bilinçle ve içtenlikle “sol”da olan herkes gibi beni de çok mutlu etti. Şimdi omurgasızları, kara yüreklileri, “demokrat”lık kisvesi altında gizlemeye çalıştıkları sığ dünyalarıyla, Tayyip ve AKP şakşakçılığıyla baş başa bırakarak, topluma pırıl pırıl bir “sosyal-demokrat”seçim bildirgesi ve seçim sonrası iktidar programı sunmanın zamanıdır… Bu aşamada toplumun beklentisi budur… Bir de, öncelikle SHP’yi de kucaklayarak “sol”birlikteliğin daha da genişletilmesi… A.B.


Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/180507