TÜRK ERKEĞİ HASTA
Asıl muhataplarına ulaşmayacağını bilsem de aşağıdaki satırları yazmaktan
kendimi alamayacağım.
Asıl muhataplar dediğim, gazete sayfalarını dolduran cinayet haberlerinin
çok büyük çoğunlukla erkek olan “kahraman”ları ve potansiyel adaylarıdır…
Kahraman sözü sizlere büyük olasılıkla, yerli ve yabancı medya ordusunun son
günlerdeki katil kahramanını anımsatacaktır.
Psikopat olduğu kuşkusuz bir katili ceza evi çıkışında davul zurnayla
karşılayanlar ondan daha az psikopat olmasalar gerek.
Fakat yazıya başlarken çıkış noktam bu iç bulandırıcı olay değil, ABD’de önceki
gün karısını öldürüp intihar eden bir Türk’e ilişkin gazete haberiydi.
Gerçi bütün bunların hepsi birbiyle ilgili ve bütünüyle de hasta bir toplum
görünümünü gözler önüne sermekteler
Özellikle erkeklerinin hasta olduğu bir toplum bu.
*** *** ***
Bu sütunda geçen yıl Ağustos ayında “Kadın Mezbahası Türkiye” başlıklı bir yazım
yayınlanmıştı.
Yazı konusu Almanya’da yine bir Türk’ün işlediği cinayetti.
Kurban çoğu kez olduğu gibi katilin karısı, gerekçe ise hemen her zamanki gibi
sözüm ona “namus”tu.
Amcasının kızı olan eşini,cep telefonuna gelen mesajı göstermediği için öldüren
katilin polisteki ifadesi şöyleydi:
“Bıçakladım, sopayla vurdum. Son hamleyle kendini araçtan attı. Boğazından
hırıltılı sesler geliyordu. Arabaya döndüm, gaza bastım. Hızla üzerinden geçtim,
bir daha...”
Belki katil sıfatının da az geleceği, cani denilmesi gereken bu kişi
Türkiye’deki ailesine gönderdiği mektupta cinayeti “şeytana uyup” işlediğini
yazmış; bundan haberli olan Alman yargıç onu tek celsede ömür boyu hapse mahkûm
ederken şöyle demişti:
“Bu cinayeti işleyen şeytan sizdiniz. Yirmi kez başından ve boynundan
bıçakladınız. Gözlerini oyarak kör ettiniz. Bütün bunları anlayamıyorum.”
ABD’deki olayın kısa öyküsü ise şöyle:
Yirmi yıl önce gittiği ABD’de bir pizza dükkânı işleten 41 yaşındaki Türk,
biri küçük yaşta öteki ise bir kaç aylık bebek olan iki çocuklarının annesi, 25
yaşında ve kendisi gibi Türk olan eşini öldürdükten sonra intihar etmiş.
Komşuları ailede sürekli geçimsizlik olduğunu, katilin eşine sık sık şiddet
uyguladığını bildiriyor.
Nitekim bu nedenle bir kaç kez göz altına alınıp kefaletle serbest bırakılan
katil, cinayetini de yine bu göz altıların sonuncusundan serbest bırakılışı
sonrasında işlemiş...
Bu haberin yer aldığı internet sitelerinden birinde, “benzer haberler” alt
başlığı ile verilen haberlerden bir kaçını sıralıyorum:
Gurbetçi, ailesini öldürüp intihar etti.
Öfkeli koca ailesini öldürüp intihar etti.
Karısını öldürüp intihar etti.
(bir kez daha) Karısını öldürüp intihar etti. vb...
Bütün bu cinayet( ve kimilerinin sonrasındaki intihar) haberlerini ister yana
yana, ister alt alta koyarak okuduğumuzda, erkeklerinin hasta olduğu bir toplum
fotoğrafı gözler önüne serilmiyor mu?
*** *** ***
Bu haftaki yazının çıkış noktasını oluşturan habere dönelim.
ABD’ye Giresun’un Yağlıdere ilçesinden giderek orada pizzacılık yapan Selami
Özdemir nasıl biriydi?
Bir komuşusu “ Eşine karşı çok acımasızdı ama, dışarda herkese karşı çok
kibardı” demiş.
Bu tür cinayetlerin hepsinde katil için büyük olasılıkla benzer şeyler
söylenebilir.
Başkalarına karşı kibar, eşe karşı gaddar, acımasız.
Geride kalan biri bebek iki küçük çocuğu annesiz ve babasız bırakacak kadar gözü
dönmüşlüğü, nasıl, hangi sözcüklerle açıklamaya çalışacağız?
Bunun hastalıktan başka bir adı olabilir mi?
Türk erkeği hastadır.
Yakın bir coğrafyayı paylaştığımız ve her biriyle benzer kültürel özelliklere
sahip olduğumuz bütün komşu ülkeler de içlerinde olmak üzere, dünyanın hiç bir
başka ülkesinde, eş, kız evlat, kız kardeş katili erkek sayısının bizdeki
sayılara ulaşacağını sanmıyorum.
Bu konuda yapılacak(ve zaten yapılması gereken) istatistiksel karşılaştırmaların
bizler için çok acı bu gerçeği gözler önüne sereceğinden kuşku duymuyorum.
Anadolu toprağında bu alanda bir lanet, bir uğursuzluk, erkeklerini özellikle de
kadınlarına karşı canavara dönüştüren bir kötülük kaynağı var sanki…
İster eğitimsizlik, ister töre baskısı, ister dinsel tutuculuk diyelim; hangi
gerekçelerle açıklayıp anlamaya çalışırsak çalışalım; Türk erkeğinin ruhunun
derinlerinde kadına karşı bu bir yanıyla hor görme, bir yanıyla dinmez aşağlık
duygusunun , bu şiddet kullanma eğiliminin, bu akıl dışı korkunç hastalığın önü
alınıp kökü kazınamadıkça, bu ülkenin mutluluk yüzü görebilmesi olanaksızdır...
Ataol Behramoğlu/”Cumartesi Yazıları”/230110