CUMHURİYETİN YASAL SAVUNU HAKKI
Her şey gün gibi ortada...
ABD-AB-AKP ilişkisinden ve AKP iktidarından söz ediyorum...
Özetlemeye çalışalım...
*** *** ***
ABD’de iktidarı elinde tutan güç dünya egemenliği projesinde Ortadoğu’yu bir
sıçrama tahtası, Türkiye’yi de hedefin bu ilk aşamasında anahtar ülke olarak
görüyor.
Bu noktada, ABD ve AKP çıkarları uyuşmaktadır.
ABD Türkiye’de ulusalcı-yurtsever güçleri temsil edecek bir yönetim istemez. AKP
bu iş için biçilmiş kaftandır. ABD desteği de AKP için,içerdeki olası baskılara
karşı paha biçilmez bir güvencedir.
*** *** ***
Avrupa Birliği’nin Türkiye konusunda kafası karışık. Kafası genellikle de
karışık.
Bu birlik ABD emperyalizmine karşı sosyal adaletçi ve insan hakları savunucusu
bir güç odağı mı, yoksa ABD’nin yanı sıra ikinci bir emperyalist güç olarak mı
dünya tarihinde yerini alacak? Bu belli değil... Bu konuda AB içindeki
çekişmeleri izliyoruz. Hangi yan ağır basacak? ABD-AB ilişkileri nasıl bir yol
izleyecek? Bizimle ilişkili olarak gün gibi ortada olan şey, AB’nin Türkiye’ye
karşı tutumundaki çelişki ve belirsizliklerdir. Avusturya’da ırkçı Herder’in,
Fransa’da ırkçı Le Pen’in “demokratik” yükselişinin önünü yine demokrasi adına
kesme hakkını kendilerinde bulan AB üyeleri, Türkiye’deki siyasal
iktidarın,gerek (adil olmayan baraj yüzdesi ve çarpık seçim sistemi nedeniyle)
ülke gerçeğini yansıtmayan seçiliş tarzı, gerekse demokrasi anlayışıyla Avrupa
demokrasisi ölçütlerine uymadığını göremeyecek kadar kör müdürler? Yoksa bizim
ülkemizi gerçek anlamda bir demokrasiye layık mı görmüyorlar? Bu konuda kesin
olan, AB’nin Türkiye’ye ilişkin ikiyüzlü oyalama politikasıyla AKP’nin
“demokrasi”yi kendi bilinen amacı doğrultusunda kullanma ikiyüzlülüğünün tam bir
uyum içinde olduğudur...
*** *** ***
AKP iktidarının ne yapmak istediği ve gücü yettiğince de yaptığı gün gibi
ortada.
İdeolojisi din olan bir siyasal hareket demokrat olamaz. Buna inanan, inanmak
isteyen, öyle görünen, korkak, çıkarcı ya da safdilleri İran’da Humeyni
sonrasındaki akıbetin beklediğinden kimse kuşku duymamalı.”Dünya iktidarı
geçicidir” diyen bir başbakan var bu gün bu ülkede.
Bu söylem, bütün uygar insanlık tarihi ve modern Türkiye Cumhuriyeti Tarihi
düşünce birikiminin tam karşıtıdır. AKP’nin demokrasi adına yapıyor göründüğü
her şey kendi kayıtsız koşulsuz iktidarını sağlamak içindir. Başka türlü olması
eşyanın doğasına aykırı olurdu. Bu gerçeği, özellikle YÖK ve İmam Hatip konulu
olaylardan sonra, “liberal” medyamızın AKP ve Recep Tayyip hayranı bir çok
kalemi de, geveleyerek de olsa kabul etmek zorunda kaldılar.(Gerçi ne zaman
nasıl dönecekleri yine belli olmaz.) Bu siyasal iktidarın ekonomik alandaki
göstermelik başarılarının da trajik bir sona doğru yaklaştığı ekonomi
yorumcularının neredeyse ortak görüşü...
*** ***
Özeti daha da özetleyecek olursak, hedefi ve çıkarları bu günkü ABD yönetiminin
Ortadoğu politikasıyla ve Avrupa Birliğinin Türkiye konusundaki çelişkili
tutumuyla uyum içinde olan AKP iktidarı, bu “konjoktür”den aldığı cesaret ve
sakınımsızlıkla, “demokrasi”
görünümlü ilkel bir “demagoji”yle, modern Türkiye tarihinin, Türkiye
Cumhuriyetinin bütün demokratik kazanımlarını yok etmek, küçük düşürmek,silip
süpürmek istiyor. Üstelik bunu gerçek bir çoğunluk iktidarı olarak değil, seçim
sistemi vb. nedenlerle parlamento çoğunluğunu “hasbelkader” ele geçirmiş,
denebilir ki “sivil darbeci” bir klik olarak yapmaya çalışıyor...
Bunları böylece görüp saptamamak için yine ya korkak, ya çıkarcı ya da fazlaca
safdil olmak gerekir diye düşünüyorum...
*** *** ***
Kurtuluş Savaşında ve sonrasındaki başarılarını ABD ya da Batı’nın destek ya da
icazetiyle değil, çoğu kez onlara karşı, kendi olanakları, kendi özgüveniyle
elde eden modern Türkiye toplumu, geçmekte olduğumuz süreçte, bir kez daha bu
özgüveni kazanmak zorundadır... Bu gün Cumhuriyet Türkiye’sinin yasal
savunu(meşru müdafaa) hakkı her zamankinden daha çok gündemde ve
acildir...Türkiye toplumu, aydınlar arasında pek yaygın( aslında yine cesaret ve
bilinç eksikliği sonucu) karamsar yaklaşımların tam tersine, bu yasal savunuyu
gerçekleştirebilecek demokratik birikime ve kurumlara sahiptir... Dilimizin
eşsiz güzellikte ve şiir dolu deyimlerinden biriyle, taşların bağlanıp
köpeklerin salıverildiği bir topluma dönüşmek istemiyorsak, her kişi ve kurum,
Cumhuriyetin yasal savunusu için, (gerektiğinde bildiri ya da gösteri
yürüyüşlerinin de ötesine geçecek demokratik etkinliklerle), üzerine düşen
görevi yerine getirmelidir.
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/220504