YILDIZ SAVAŞLARI ÜSTÜNE ÇEŞİTLEMELER

Kurcalayıp
Duruyor aklımı:
Ne demek şu
Yıldız savaşları?

Bir bilen çıkar
Belki diye
Sordum önüme
Her gelene

Öfkeyle soludu
Ev kadını:
“Neymiş... Neymiş...
Yıldız savaşları mı?

Ben çarşı pazar
Savaşındayım
Sorunuzdan
Bir şey anlamadım”

Burnu havada
Geçen genç kız
Kırıtıverdi:
“Çok kurnazsınız...

Terazi burcunda
Doğmuşum ben
Barışıktır
Yıldızım herkeslen...”

Minübüs şoförü
Aniden solladı
“Savaş mı dedin?
Sat anasını...”

Ve teybe bir kaset
Koydu sonra
İnledi ses:
“Batsın bu dünya...”

“Her şey sözcüktür”
Dedi şair
“Ne varsa yaşama
Ölüme dair...

Yıldız ve savaş...
Ne ilginç sözcükler...”
–Ve not etti–
“Teşekkürler...”

Politikacı
Ciddileşti:
“Kesin bir şey
Diyemem şimdi...

Ama mutlaka
Bir şeyler yapmalı
Kim kışkırtıyor
Şu yıldızları?..”

Abdest alan
Bir dindar kişi
Aşağıdan yukarı
Süzdü beni

“Ne yıldızıymış
Bu hemşerim?
Her şey Allahtan...
Allah kerim...”

Islak bakışlı
Delikanlı
“Bırakın –dedi–
Şimdi savaşı...

Savaş yapma aşk yap
Gerisi boştur...
Yıldızların altında
Sevişmek ne hoştur...”

Ünlü sinema
Yıldızı önce
Anlamlı anlamlı
Baktı yüzüme

“Savaşan –dedi–
Küçüklerdir..
Soruyu onlara
Sormanız gerekir...”

Eski muharip
Kederliydi:
“Eskiden savaşlar
Böyle miydi...

Yıldızları
Savaştıranlar
Robotlara
Madalya taksınlar...”

Soru sormaktan
Bıktığım bir an
Kör bir adam
Gördüm, yaklaşan

Geçirdim caddeyi
Girip koluna
Durdurdu beni
Kaldırımda

“Gökte çok mu
Yıldız var bu gece?”
Şaşırdım, öyleydi
Gerçekten de.

“Evet –dedim–
Nerden bildiniz?”
Gülümsedi
Belli belirsiz

“Onları tenimle
Duyarım –dedi–
Ve işitirim
Dediklerini

Bilseniz neler
Konuşurlar
Şakacı ve
Duyguludurlar

Bakıp dururlar
Bize öylece
Çoğu kez acırlar
Halimize...”

Usulca yürüyüp
Gitti sonra
Yüreğindeki
Yıldızlarla

Bakakaldım
Bir süre ardından
Utandım ondan
Ve yıldızlardan...

1988