BİR ARKA ODADA

Kendi ruhum için, kendi rüzgârım için, kendi kederlerim için
Herkesi bekleyen geceden payıma düşen için
Bir arka odada müzik dinlerken, akşamın ruhunu dinlerken
Usul akşamı, balkonda askerler gibi dizilmiş minderler
Ölümün hareketsizliği, ölü doğa, yıldızların hareketsizliği
Ama yıldızların ölü olmadığını biliyorum
Bir arka odada müzik dinlerken, yeniden kendimi ararken

Bir gençlik şiiri, bir hüzün şiiri, her şeyi her şeyle ilişkilendiren
Bir göğü anlatan, bir aşkın yitip gitmesini
Her şeyin her şeyle ilişkili olduğunu biliyorum, bir dolabın
  açık kapısı, koridorda bir arya söyleyen kızım, radyonun
  cızırdaması, akşamın usulca inişi, bu defter, bugün hasta oluşum
Rüzgârda usulca kıpırdayan ırmaklar, hayatın usulca kıpırdanışı gibi,
  hayatın usulca kıpırdayan gülü
Bir musluğun açılması, kalemin defter üstünde hareketleri, radyoda okunan ajansın ilerleyişi
Bir kaplumbağanın ya da bir aşkın ilerleyişi, gecenin ya da bir trenin, rüzgârın ya da yalnızlığın
Bir umudun ilerleyişi, bir düşüncenin, tahta içinde bir kurdun,
kumaş içinde bir güvenin, aşkın içinde kuşkunun, 
çocuğun içinde geleceğin
Her şeyin ölüme doğru ilerleyişi, toza, boşluğa, başkalaşıma
Sözcükler içinde bir sözcük var beni bekleyen
Zamanın hem devindiği hem durduğu bir noktada var olmak
Kederi alt edip sonsuz devinimi yakalamak
Sonsuz ve durağan devinimi, hayat denilen şeyi...
Telaşsız ve duygusuz, derin ve kendisi
Belki bir volkan ağzı kadar duyarsız, unutulmuş bir dağ gölü kadar durağan
Bir genç kızın kalbi kadar kırılgan ve onarılabilir
Çocuk kadar duyarlı ve unutkan
Kadın kadar bağışlayıcı, bilge
Şiir kadar doğurgan
Aşk kadar tanımsız
Ölüm kadar ölümsüz
Akşamüstü
(Hayatın içinde ve dışında)
Bir arka odada...

Temmuz 1991