ORGANİK ŞİİR

Birkaç kez kullandığım bu deyimi biraz açmak istiyorum. "Organik", canlı organlarla, canlı organizmalarla bağıntılı o¬lan demek. Onu, yapay (synthétice), yapmacık (artificiel) ve mekanik (makineyle yapılan) kavramlarının tümünün birden karşıtı olarak kullanıyorum.

Her sanat yapıtının birtakım kurallara, ilkelere bağlı olarak oluşturulduğu kuşkusuz. Tüm sanatların hem kendilerine özgü, hem de genel kural ve ilkeleri var. Herhangi bir sanat alanında ü¬rün veren kişinin gerek bu alana, gerek sanatın geneline özgü ku¬ralları, ilkeleri şu ya da bu ölçüde bilmesi gerekir. Bu kural ve il¬keler zaman içinde değişmelere uğruyor, kimileri ortadan kalkı¬yor, yeni kurallar, ilkeler oluşuyor. Tüm bunlarda kuşku yok. Fa¬kat acaba, bir sanat ürününün oluşumunu sağlayan kuralları iyi bilmek, iyi uygulayabilmek hatta yeni yöntemler, ilkeler geliştir¬mek, bir sanat yapıtı yaratmaya yeterli midir?

İyi bir kural bilgisi ve uygulamacılığıyla iyi bir teknisyen olu¬nabilir. Ama salt bunlarla sanatçı olunabileceğini sanmıyorum. "Organiklik" kavramı ve karşıtı olarak düşündüğüm kavramlar
da sanırım bu noktada çıkıyor karşımıza.

Her iyi, özgün sanatçı, ürün verdiği alana yeni tema, konu, üslup, biçim öğeleri getirir. Kimi kuralların değişmesine, belki or¬tadan kalkmasına yol açar. Bu, aynı zamanda şu demek: O, yapıtlında, kendi kişiselliğinin, kendi varoluşunun izlerini duyuran ki¬şidir. Bu olgunun ise, sanatçının kuralları iyi bilme ve uygulama becerisinden, bir usta olarak yeni teknikler, yöntemler geliştire¬bilmesinden" ve hatta onun ideolojisinden (dünya görüşünden) daha öte, daha karmaşık bir şey olduğunu düşünüyorum. Kuşku¬suz ki tüm bunlarla birlikte, fakat aynı zamanda, onun salt kendi oluşuyla, kişiselliğiyle, bu kişiselliğin en derin, en karmaşık yanlarıyla ilgili bir olgudur bu. Sanatçılıkla teknisyenliğin ve daha genelde de sanatla bilimin ayrıldığı noktalar da sanırım buralar¬dır.

Kişisellik (bir ölçüde, bireysellik) kavramıyla, bireycilik kav¬ramını karıştırmamak gerekir. Bireycilik bir dünya görüşü ve ona bağlı bir yöntemdir. Kişisellik ise, kanımca, sanatsal yaratının te¬mel koşuludur. Bu da, yukarda değindiğim gibi, kuralları bilme¬nin, onları başarıyla uygulayabilmenin, yeni ve özgün yöntemler geliştirebilmenin ötesinde, bunları içeren, ama daha karmaşık bir kavramdır. Sanatçının bir insan, bir birey olarak varoluşuyla, kendi oluşuyla, (kimi kez kendisinin de yeterince bilincinde ola¬mayabileceği) bir dizi karmaşık olguyla ilgilidir. Sanatsal yaratı, bir anlamda, bir ölçüde, bu olguların dürtüsüyle, onların araştırıl¬ması, irdelenmesi gereksinimiyle gerçekleşen bir oluşumdur. Bu ise, teknik bilgilere sahip oluşun, onları başarıyla, beceriyle uygu¬layabilmenin ötesinde bir şeydir.

Şiire gelelim. Toplumsal ya da bireysel bir tema, şiirin çeşitli kurallarına uygun olarak işlenebilir. Bunu yapan şair, yeni kural¬lar, yeni yöntemler önermiş, geliştirmiş bir kişi de olabilir. Fakat bu ürünlerde şairin kişisel varoluşunun, salt kendi oluşunun öz¬günlüğü, anlatılan şeyin sahiciliği, yaşanmışlığı duyumsanmıyor¬sa, mekanik, yapay, yapmacık bir ürün söz konusu demektir.Bi¬zim özellikle Divan şiirimizde, yer yer Halk şiirimizde bu türden örnekler pek çoktur... Şiirin sadece kural bilgisi ve teknik uygula¬ma becerisiyle yazılabileceğini sanmak, (toplumcu, bireyci, kla¬sist ya da modernist olalım, farketmez), şiir sanatından çok, güzel söz söyleme (belâgat), süsleme (tezyin), güzel okuma (inşat) vb... sanatlarıyla ilgili bir anlayış olsa gerektir.

Bir "söz sanatı" olarak şiir, "söz"ün sanatsal kullanımının çeşitli yöntemleriyle, kurallarıyla, ilkeleriyle ilgilidir kuşkusuz: Bu yöntem ve kurallar, sanatın öteki alanlarındakinden daha az karmaşık ve çetrefil de değildir... Buna karşılık, "söz"ün dolaysız¬lığı, doğrudanlığı, şiire öteki sanatlar arasında en organik olabil¬me şansını da tanımaktadır... Günümüzde, çağımızda şiirin bu ö¬zelliğinin daha da önem taşıdığına inanıyorum. Sanatın çeşitli a¬lanlarında (resim, müzik, sinema, roman, vb...) iyi, hatta orta bir teknisyenlik ürünü olmanın ötesine geçemeyen yapıtlar, belli bir kullanım (tüketim) değeri taşıyabilmekte, bu nedenle de kendile¬rinden sanat ürünü olarak söz edilebilmektedir. Şiir için aynı şe¬yin geçerliliğini söylemek olanaksız... Kimilerince şiirin artık tü¬kenmişliği, yaşamını tamamlamışlığı olarak görülen bu olguyu, ben tekniksel gelişmelere, buluşlara, modalara öteki sanatlar öl¬çüsünde bağımlı olmayan şiirsel söz'ün dolaysızlığının, organikli¬ğinin bir sonucu olarak görüyorum. Kişisel, içten, dolaysız söz'e her zaman duyulacak gereksinim açısından, bunu şiirsel yaratının büyük olanağı sayıyorum...

(Adam Sanat, Mayıs 1988)