ÇAĞDAŞ ŞİİRİMİZDE MİZAH ÖĞELERİ

Mizah sözcüğünü; alay, humor, ironi, yergi, taşlama vb. kavram¬ların tümünü kapsayacak bir genişlikte kullanıyorum. (Karşılık ola¬rak önerilen ve tutmuş görünen "gülmece" sözcüğü ise, bana bu kav¬ramı daraltıcı görünüyor.)

Halk şiirimizde (genel olarak halk kültürümüzde) mizah, köklü, büyük, yaygın bir gelenektir. Osmanlı şiiri ve nesrinde de mizahın önemli bir yeri var.

Çağdaş edebiyatımızın nesir alanında mizah türü kuşkusuz ki önemli bir yere sahip. Bu yazıda ben çağdaş şiirimizde mizah öğele¬rine genel bir bakışla değinmek istiyorum.

Tanzimat şairlerinden Ziya Paşa'nın şiirlerinde yergi biçiminde mizah öğeleri bulunduğu söylenebilir. Aynı dönemlerde Eşref, Divan şiiri biçimleriyle yergi türünün önemli (ve etkileri günümüze kadar uzanan) örneklerini veriyor. Buna karşılık Tanzimat'ın, Ser¬vet-i Fünun'un başkaca şairlerinde (Fikret'te bile) mizaha rastlamı¬yoruz.

Fotoğraflarındaki ve çoğu şiirlerindeki asık yüzlülüğe karşın Mehmet Âkif, kimi şiirlerinde ("Ressam Haklı", "İtiraf" vb.) mizaha yatkın bir kişiliğin ipuçlarını veriyor.

Ahmet Haşim'in, Yahya Kemal'in şiirlerinde mizah öğeleri söz konusu değil. Bu, bütün hececiler kuşağı için de böyle.

Nâzım Hikmet'in "Portreler"i yergi türünde önemli bir yapıt. Benerci'de, Jokond'da, İnsan Manzaraları'nda mizah öğelerinden söz edilebilir. Fakat onun şiirlerinde de mizahın belirleyici bir yeri olduğunu söylemek olası değil.

Buna karşılık toplumcu şiirimizin öncülerinden Ercüment Beh¬zat Lav ve İlhami Bekir'in kimi şiirlerinde ilginç ve yeni ironi tatları buluyoruz. Bu şairlerimizin ürünlerinin bu açıdan irdelenmesi günü¬müz şiir araştırmalarında bir yaklaşım boyutu olabilir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın çok geniş ve her bakımdan çeşitli ya¬ratıcılık alanında (belki son dönemlerde çocuklar için yazdıkları dı¬şında) mizah öğelerine rastlanmıyor. Dıranas'ın, Cahit Sıtkı'nın, Ziya Osman'ın şiirleri için de aynı şey söz konusu.

Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet'in 30'lu yılların sonla¬rına doğru Varlık dergisinde yayımlamaya başladıkları şiirlerinin Garip (1941) adı altında kitaplaşarak bir "manifesto" niteliği kazan¬ması, modern şiirimizde bu açıdan da bir devrim oldu. Humor, yergi, ironi, taşlama vb. kavramların tümünü kapsayacak biçimde, dilde ve konularda yeni bir mizah anlayışı, "Garip" hareketinin şiirimizi büyük ölçüde yönlendiren bir özelliğiydi.

Orhon Murat Arıburnu 1940'ta yayımlanan Kovan'daki şiirlerle yine dilde ve içerikte modern bir mizah anlayışının öncü şairleri ara¬sında yer alıyordu.

Rıfat Ilgaz, Bedri Rahmi, Mehmed Kemal, 1940'lı yıllar şiirimiz¬de toplumcu bir mizahın farklı tatlarda ve dozlarda örneklerini ver¬diler. (Kitabı İki Dal 1957'de yayımlanmakla birlikte, toplumcu taş¬lamanın ilginç bir şairi, 1916 doğumlu Celal Vardar'ı da belki bu dönemin şiiri içinde düşünmek doğru olur.)

Oktay Rifat Aşağı Yukarı (1942) ve Karga ile Tilki'deki (1954) şiirleriyle de mizaha yakınlığını sürdürdü. Aynı şey Rahatı Kaçan Ağaç (1946), Telgrafhane (1952), Yan Yana (1956) kitaplarıyla Melih Cevdet için de söz konusu. (Bu iki şair daha sonra mizahtan denebilir ki tümüyle uzaklaştılar.) Behçet Necatigil gerek 40'lı yıllar gerek sonraki dönemlerdeki ürünlerinde mizahla ilişkili görünmedi.

Salâh Birsel Dünya İşleri'nde (1947) Orhan Veli'lerin etki ala¬nındaydı. Hacivat'ın Karısı (1955), Ases (1960), Kikirikname (1961) vb. kitaplarındaki şiirlerde humor, yergi ve ironi dozunu alabildiğine yükselterek, dilde ve içerikte deneysellik ve mizahı yer yer "absur¬de"e ulaştırarak modern şiirimizde bu alanda öncü bir kimlik kazan¬dı.

Metin Eloğlu ilk kitabı Düdüklü Tencere'de (1951), lumpen çev¬relerin, kenar mahalle insanının dilini, sözcüklerini, duyarlığını çok başarılı bir konuşma dili, edası ve özgün bir ironiyle yansıtmayı başa¬rıyor, Sultan Palamut'ta (1957) bu özelliklerini daha da geliştiriyor¬du. Özgürlükçülüğü, toplumsal sorunlara yaklaşımındaki keskin ve eleştirel mizah, Horozdan Korkan Oğlan'da (1961) humor ve lirizm öğelerinin özgün birlikteliği, konuşma dili ve sözcüklerinden yola çıkarak denilebilir ki kendine özgü, yepyeni bir şiir dili yaratmasıyla, şiirimizde modern bir mizahın çok önemli bir ustası olarak seçkinleş¬ti. 50'li yıllarda humor ve ironi öğelerini özgün ve ustaca kullanan bir başka şairimiz de Özdemir Asaf'tır.

Attilâ İlhan'ın, Ahmed Arif'in şiirlerinde mizah öğelerine rastlanmaz. İlhan Berk hiçbir döneminde mizahla ilişkili değildir. Turgut Uyar'ın Arz-ı Hal'inde (1949) ironi öğelerinden söz edilebilir. Edip Cansever'in bazı şiirlerinde ("Masa da Masaymış Ha" vb.) "Garip" çıkışlı dilsel bir mizah görülmekle birlikte, şiirinin genelinde mizah¬tan söz edilemez. Buna karşılık Cemal Süreya, Üvercinka'da (1958) Orhan Veli'lerden ve Fransız gerçeküstücülüğünden izler taşıyan şi¬irlerindeki lirizm, ironi, humor öğelerinin ustaca ve özgün bileşimiy¬le, acı ve ironi öğelerinin şiirimizde belki ilk kez bir arada olduğu şi¬irleriyle ("Sizin Hiç Babanız Öldü mü?" vb.), ciddi bir durumu ciddiyetini de sezdirerek dalgaya alma ve belki de böylece bu ciddiyetin altını çizme diye nitelenebilecek olan "Dalga" vb. şiirleriyle, 'modern şiirimizde bu anlamda da bir aşama oluşturdu... Ülkü Tamer "Konuşma" vb. (Soğuk Otların Altında, 1959). şiirlerinde çocukluk dünyasına özgü humor ve şaşırtmaca öğelerini yeni, özgün temalarla örnekledi.

Aynı zamanda bir mizah yazarı olan Hasan Hüseyin (Korkmaz¬gil) Kavel'de (1964), Kızılırmak'ta (1966) yergi ve ironi öğelerini söylevci bir tonlamayla birleştirerek 60'lı yıllar toplumcu şiirinin kendine özgü örneklerini veriyordu. Oğlak'ta (1972) ise halk dilinin, halk şiirinin, günlük konuşma ve siyaset dilinin ironik bir yaklaşımla ve başarıyla bir araya getirildiği "Evlad-ü İyâl- Durmuş Durbak" vb. özgün toplumsal eleştiri şiirleri yer aldı. Ali Yüce 70'li ve 80'li yıllar¬da hem halk şiiri, hem modern şiir öğelerinden yararlanarak, 80'li yıllarda Ahmet Necdet klasik şiir biçimleriyle, ironi, humor, toplum¬sal eleştiri özellikleri taşıyan şiirler yazdılar.

1973'te yayımlanan Sevgi Duvarı'nda lirizm ve humor öğelerini birleştiren Can Yücel, Bir Siyasinin Şiirleri'nde (1974) ironi, humor, toplumsal eleştiri, lirizm, duygululuk, yeni dilsel ve sözcüksel buluş¬ların modern, özgün bir sentezine ulaştı. Bu yöndeki başarısını son¬raki ürünlerinde de sürdürdü.

A. Behramoğlu'nun 1960'lı yıllar ürünü şiirlerinde (kimileri C. Süreya, Ü. Tamer etkisinde) humor, ironi öğeleri vardı. Bunu 70'li yıllarda Dörtlükler, 80'li yıllarda İyi Bir Yurttaş Aranıyor vb. farklı biçimlerde ve türlerde, mizah öğeleri taşıyan toplumsal eleştiri şiirle¬ri izledi. Süreyya Berfe'nin Hayat ile Şiir'inde (1981) ironik yakla¬şım, içerikte ve şiir dilinin kuruluşunda belirleyici bir ağırlık taşıyor.

80'li yıllar şiirinde mizah, çok daha geniş bir alanda ve çeşitlilik¬te yansıdı. Yaşar Miraç Trabzonlu Delikanlı (1979) ve Trabzondan Çıktım Yola'da (1981), Karadeniz yöresi türkülerindeki espri özellik¬lerinden, halk destanlarındaki mizah tatlarından esinleniyordu. Ali Cengizkan Senlerle'de (1980) M. Eloğlu, C. Yücel, C. Süreya etkile¬rinde, humor ve lirizm öğelerini birleştiren şiirler yayımladı. Hüseyin Avni Dede, Mehmet Müfit, Enver Ercan, kenar mahallenin, toplu¬mun alt katmanlarının dil ve duyarlıklarından damıtılmış yine humor ve lirizm öğelerini bir arada taşıyan şiirler yazdılar. Oğuzhan Akay Cinayetler'de (1989) ve sonraki şiirlerinde, dil katmanlarını, sözcük¬leri, kavramları karıştırıp yeniden kurarak özgün şaşırtıcı ironi tat¬ları yakaladığı şiirleriyle, (Salâh Birsel gibi) kendini tümüyle bu türe adamış görünüyor. Sunay Akın (O. Veli çizgisinde) buluş ve söz oyunlarına dayalı, lirizm ve humor özellikleri taşıyan şiirleriyle, Akgün Akova (M. Eloğlu, özellikle de C. Süreya sularında) argo¬dan, günlük konuşma dilinin çeşitli katmanlarından, dilsel buluşlar¬dan yararlandığı ürünlerindeki mizah öğeleriyle, günümüz şiirinin ilginç, özgün adları arasında dikkat çekmekteler. "Çağdaş Şiirimizde Mizah" konusu, kuşkusuz, geniş kapsamlı, ayrıntılı araştırmaları beklemektedir.

(Gösteri, Eylül 1994)